10 Kasım’ı doğru anlamak…
‘’Biz Hindistanlılar yüzyıllardır Tanrı’yı İngiliz zannederdik.Ta ki Mustafa Kemal onları Çanakkale’de mağlup edene kadar’’.
Bu sözler öz vatanlarında yaklaşık 200 yıl İngiliz sömürgesi altında yaşayan ve daha sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün Kuvva-yı Milliye’sinden ilham alarak başlattıkları bağımsızlık mücadelesiyle İngilizleri topraklarından söküp atacak olan Hindistan milli direniş hareketi lideri “MAHATMA GANDHİ’ ye ait. Ne eksik, ne fazla.
Onlar köleydiler. Zira köleler için;
– düşünmek yasaktı…
– fikir yürütmek tehlikeliydi…
– bağımsızlığın hayali bile affedilmezdi…
Hadi bağımsızlığı hayal ettin diyelim,bu güne kadar üzerinde güneşin batmadığı Büyük Britanya imparatorluğunun sömürge kuvvetlerini topraklarından kovabilmek hangi millete nasip olmuştu ki?
Dünyada bir örneği yoktu bunun.
Bir yerlerden başlamak lazımdı ama nasıl?
Asırlarca İngiliz sömürgesi altında yaşamak kolay değildi.
İliklerine kadar sömürülmek dayanılır gibi değildi.Hele hele Hindistan’dan çıkartılan yüzbinlerce ton altın,gümüş, elmas,demir, bakır,alüminyum gibi kıymetli madenlerin gemilerle İngiltere’ye taşınıp durması katlanılır gibi değildi.Üzerinde güneşin batmadığı Büyük Britanya imparatorluğunun böyle kurulduğunun farkına varılmaya başlanmıştı artık.Biraz geç kalınmış olunsa da.
Bir kıvılcım,bir işaret bekleniyordu.Zira bu böyle devam edemezdi.Ve yıl 1919… Yeryüzündeki köleliğin zincirlerini kıracak olan o büyük adam tarih sahnesine çıktı…Sarı saçlı mavi gözlü adam, dünyayı yeni baştan dizayn edecek olan o büyük parolayı söyledi.
“YA İSTİKLAL YA ÖLÜM “
Beklenen işaret fişeği Anadolu’dan ateşlenmişti artık.O büyük parolanın sosyolojik kodlarını çok iyi analiz eden Mahatma Gandhi halkına dönerek,”Türk’lerin Anadolu’da başardığını bizde Hindistan’da denemek zorundayız,bana güvenen ardımdan gelsin” sözleriyle bağımsızlık mücadelesini başlatacak ve 1947 yılında sömürge Tanrılarını Hindistan topraklarından söküp atmayı başaracaklardı.
Yalnızca Hindistan mı? Elbette hayır.
– Pakistan,
– Mısır,
– Libya,
– Cezayir,
– Tunus,
– Fas,
– Venezüella,
– Küba,
ve diğerleri Mustafa Kemal’in yolunu izleyerek Fransa,İtalya,Almanya,İspanya, Belçika’yı ait oldukları topraklara yani yaşlı Avrupa’ya geri gönderecekti.
Bütün bunlar senin sayende oldu Atam.Bunu ben değil tarih söylüyor zaten.
Başta müslüman ülkeler olmak üzere yeryüzündeki mazlum milletlere bağımsızlığın erişilmez hazzını tattıran 20.yüzyılın tartışmasız en büyük liderine selam olsun.Bir kahramanı överken başka bir kahramanı yermek gerekmiyor.
Bir kahramanı anlatabilmek için herhangi bir siyasi partinin ideolojik penceresinden bakmak gerekmiyor.
Bir kahramanı anlatırken beşeri,vicdani ve tarihi realiteleri alt üst edip ütopik,hayali ve sanal kahramanlar yaratmak gerekmiyor.Nice kahramanlar vardır;
– İslam’a hizmetleri kıyamet’e kadar unutulmayacak olan ‘’Hz Hamza,Hz Ömer,Hz Ali’’ gibi…- Anadolu kapılarını Türk’lere sonuna kadar açan ‘’Sultan Alparslan’’ gibi…- Ortaçağı kapatıp yeniçağı açan ‘’Fatih Sultan Mehmet Han’’ gibi…
– Ulusunun makus talihini değiştirip tükenişten dirilişe,dirilişten uyanışa,uyanıştan şahlanışa götüren ‘’Mustafa Kemal Atatürk’’ gibi…
Böyle bir kahramanı anlatabilmenin zorluklarını iliklerine kadar yaşayan bir eğitimci olarak,kelimelerin anlamlarını ters yüz etmeden, atlamadan,eklemeden, uydurmadan,onu en güzel şekilde ifade edebilmenin ancak gerçek tarihçilerin altından kalkabileceği bir iş olduğunu biliyorum.
Öyle ya;
– ” Artık Türk’lere tanrı bile yardım edemez” inanışının tüm dünyaya dalga dalga yayıldığı,
– İstanbul’ un işgaline tanıklık etmek isteyen Avrupa’lıların gemi acentelerinde aylar öncesinden rezervasyon yaptırdığı,
– Herşeyin bitti zannedildiği kör olasıca bir devrin alacaşafağında,
– 1919 yılının 19 mayıs’ında,
sen kalk köhne Bandırma vapuruyla Samsun’a çık,milleti örgütle ve ölüm kalım mücadelesi başlat;
– tüfeksiz…
– cephanesiz…
– kaputsuz…
– potinsiz,
– kumanyasız…
– atsız…
– süvarisiz…
– topsuz…
– tüfeksiz…
– tayyaresiz…
bir milletten 7 düveli dize getiren bir ordu yarat ve destansı bir zaferle sonuçlandırıp dünyanın en genç Cumhuriyetini kur. Ardından fikirleriyle, devrimleriyle,idealleriyle dünyanın tüm mazlum ülkelerine ilham kaynağı ol.
Böyle bir başarı tarihte kaç kişiye nasip olmuştur ki?
Üstelik Mustafa Kemali’in kime ve neye güvenerek bu zorlu yola çıktığı da tarihçilerin halâ çözemedikleri bir konu olarak ortada durmaktayken.
Yerin halâ doldurulamıyorsa…
Tarih kitaplarında silinmez yerini almışsan…
Tez konusu olabiliyorsan dünya Üniversitelerinde…
Adın zikredildiğinde saygıyla eğiliyorsa başlar…
Heykellerin dikiliyorsa ülke başkentlerinde…
bu senin büyüklüğündendir Atam.
Bu yüzden her 10 kasım’da hüzünlenir yüreğim.
Bu yüzden her 10 kasım’da buğulanır gözlerim.
Kabrin nur,
Mekanın cennet,
Ruhun şad olsun.