Aslandan farkımız var mı ?
Uzun zamandan beri ülkemiz gündemini meşgul eden PKK terörü son iki haftadır boyut değiştirdi. Artık Türkiye terörist saldırılarla değil “cephe savaşı”yla karşı karşıyadır. Bunu Suriye olayları ile ilgili söylemiyorum. O Başka bir rezalet. Şemdinli ve Hakkâri’de yaşanan çatışmalar terörün vur kaç yöntemini çoktan aşmış, düzenli orduların savaşına dönüşmüştür, diyorum.
Gerçi ülkemiz yöneticilerine bakarsanız böyle bir durum yoktur. Onlara göre en önemli sorun yeni dönemde kimin cumhurbaşkanı olacağı ya da olamayacağıdır.
Eskiden Türkiye’nin kırmızı çizgileri vardı. Onlar silindi. Irak’ın kuzeyinde bir Kürt Devletini kendi ellerimizle kurdurttuk. Şimdi bir başkası Suriye’nin kuzeyinde eli kulağındadır. Bir üçüncüsü bizim topraklarımız için dillendiriliyor. Peki, bu güne nasıl geldik?
Konuyla ilgili üç önemli açıklamayı anımsamakta yarar var.
Birincisi CİA Türkiye İstasyon Şefi Graham Fuller’den: “Kuzey Irak’ta kurulacak muhtemel bir bağımsız Kürt devletinin Türkiye’ye entegre olacağını, bu entegrasyonun başkentinin de Diyarbakır olacağını” söylüyor.
İkinci açıklama BOP’un eşbaşkanı Recep Tayyıp Erdoğan’dan: “BOP içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir.”
Üçüncü ve son açıklama Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’den: “Biz de özerk Kürdistan istiyoruz. Başkenti Diyarbakır olsun.
Her üç açıklamanın sahiplerinin konumlarına bakarsanız hafife alınacak insanlar olmadıklarını görürsünüz. Her üçünün de ağız birliği etmişçesine aynı şeyi söylemeleri ilginç değil mi? Hedef ve amaçları ortak: Diyarbakır’ı merkez yapmak!
Diyarbakır’ı merkez yapmak isteyenler amacını gerçekleştirmek için var güçleriyle uğraşırken “stratejik derinlik”lere dalmış Dışişleri bakanımız PKK’yı etkisiz duruma getirmesi için Barzani’den yardım istiyor. Kendisi çok derinde kaldığı için Barzani’nin yüzeyde yaptıklarını göremiyor. Türkiye’ye bir Kürt kedisini bile vermeyiz, Suriye’de Kürt bölgesi oluşturan peşmergeleri biz eğittik, demeleri derinlerden duyulmuyor olmalı! Bunları duysa Barzani’den yardım istenmeyeceğini anlamaz mı hiç!
Yoksa bizimkiler hala Barzani’yi Türk onbaşı ile muhatap olabilmeyi şeref sayan, Türk diplomat pasaportuyla gezen memur mu sanıyorlar. Waşhington’da Barzani’nin kendilerinden daha itibarlı olduğunun farkında değiller mi?
ABD yetkililerinin Barzani’yi çocuk çağırır gibi parmakla çağırdığını, ona beyzbol sopası gösterdiğini duydunuz mu?
Yaşamlarını terörle mücadeleyle geçirmiş olan insanları “terörist” diye yargılarsanız, “kahramanlık” madalyası ile onurlandırdığınız subayları sanık sandalyesine oturtursanız, Genelkurmay Başkanından erine kadar vatan savunmasında görev alan insanları töhmet altında bırakırsanız Barzani’ye muhtaç olursunuz.
Aslanın biri avcının ağına düşmüş, çırpınıp duruyor. Gürültüyü duyan farenin biri gelmiş aslana “Ağı kemirip seni kurtarayım mı? diye, sormuş. Aslan kendi kendine, “Tuzağa düştüğüne mi yanarsın, yoksa şu farenin seni kurtarayım mı demesine mi?” demiş.
Ne dersiniz, aslandan farkımız var mı?